29 Ağustos 2009 Cumartesi

Bir yudum mutluluktur bilmek...

Bir resme bakmak, ressamın fırça darbelerinde zihninin içine girmek, resmi hissetmek...
Yediğin bir yemeğin keşif öyküsüyle bir çatal daha almak...
Şarabı yudumlarken tarlalarda üzümleri yalayarak esen rüzgarı tanımak, oraların kokusunu almak boğazından aşağıya kayarken...
Bir binaya bakıp heybeti karşısında onu yapanların çilelerini, işçilerin iniltilerini, kıvrımlardaki keski seslerini duymak, sonra yine hayran olmak...
Bastığın Arnavut kaldırımlarının dedikoduları arasında yürürken, bilmek geçen atlının buralarda nal bıraktığını ve hanımın göz yaşlarının şu taşı yıkadığını...
O parktaki ağacın yaşlı kollarında kimlerin asıldığını ve neden asıldığını bilmek, ağacın feryadını duymak küskün yapraklarında...
Dinlemek ustayı o sözleri yazarken neler hissettiğini, kimin için yazdığını hissederek ve bilerek
ve benzer şeyleri anlayarak bakmak çevrene sana mutluluk verirken.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder