19 Mayıs 2009 Salı

Özledim...

Şimdi anlıyorum, bazen kelimelerin ne kadar kifayetsiz, konuşmanın, anlatmaya çalışmanın boş olduğunu, duyguları aktarmayı, puslu bir akşamı ya da az bulutlu kapalı dolunaylı bir geceyi anlatmanın zorluğunu. Dans etmeyi kağıdın üstünde, ritimle coşturmayı ve ağlatmayı kalemi sayfaları dalgalandırmadan.

Gece küçük bir öpücüğü gemiye bindirip, o salınışı, batıp çıkan karayı ve mehtabı anlatmayı, bitmeyen veya bitmesini hiç istemediğimiz gecelerde saydığımız yıldızları tekrar tekrar farkında olmadan saymayı, bir çiçeğin açışını, güneşin doğuşunu, yağmurun altında ıslanmadan, su birikintilerini önemsemeden sarmaş dolaş yürümeyi, içimde hissettiğim ışığı dışarıya vermeyi, kaygısız ve beklentisiz bunu hissettirebilmeyi, dokunduğumda canlanan bir kalem gibi, bir kutu boyayı döküp sadece bu izlerin kalması gibi, gözlerimi kapattığımda seni koklamak gibi, sonu olmayan cümleler, paragraflar gibi seni özledim...