4 Temmuz 2009 Cumartesi

Değişim her bireyin kafasında başlamalı...

İnsanlar aç, çocuklar ölüyor, birbirimizi öldürüyoruz,
Tahammülsüz olmuşuz,
Bencilliklerimizin önüne geçemiyoruz,
Tatmin olamıyoruz,
Bunlardan dolayı herkes üzgün,
Kimse memnun değil olanlardan,
Elimizden de pek bişey gelmiyor, sistem öyle güçlü bir şekilde kurmuş ki ağlarını ona karşı değil ama uzak durabilen bazılarımız ki onlar da ağın en ucuna çekmiş kendini, az sallantılı, izleyici olarak katılmakta olanlara.

Benim tek çözümüm toplu olarak bilinçlenmemizden, pardigmamızı değiştirmekten başka birşey değil. Bu paradigma değişikliğinin temelini anlatacak tek bir kelime bulamadım ne Türkçe'mizde ne de İngilizce'de bunun için bir kelime bulacağım ve anlatmaya çalışacağım ilerleyen günlerde...

3 Temmuz 2009 Cuma

Kim daha fazla yaşıyor... Kim daha fazla insan...

Geçenlerde insanların daha uzun yıllar yaşadığı ile ilgili bir haber okurken bunun üzerine biraz düşündüm ve şöyle bir düşünce aldı beni...

Eskiden, yüz, iki yüz yıl önce insanların yaş ortalaması ellili yaşlardaydı, teknoloji ilerledikçe hastalıkların nedenleri ve çözüm yolları bulundu bu da direkt olarak insan ömrünün uzamasına neden oldu. Ve şimdilerde yetmişli yaşlara kadar ırkımızın yaşı uzatıldı ve daha da uzayacak gibi. Tam bu noktada kendime şu soruyu sordum dün pazartesiydi ve bugün cuma, dün otuzdum şimdi otuzbeş, belki biraz daha fazla, zamanın geçişinin farkında bile değilim ve şehir yaşantısı ve çalışma temposu içinde olan bir çoğumuz bu durumdayız. Günlerin geçişinin farkında değilsem yetmişime kadar yaşamış olmamın ne anlamı var? Ben şimdi yaşadığı günlerin farkında olan hergünü dolu dolu kendisi için geçiren birinden daha mı fazla yaşamış olacağım, bence hayır. Eski insanlar benden ve benim neslimin bir çoğundan daha net yaşadılar. Yaşadıklarının farkındaydılar.


Ve başka acı birşey daha, bir çoğumuzun dilinde çalışmazsak, şunu yapmazsak, bunu yapmazsak zaman geçmez, sıkılırız. Gerçekten de öyle şu koşuşturmadan sıyrıldığımız zamanlarda sıkılır buluruz kendimizi amacımız zamanı yemekmiş gibi. Bu sosyal sistem bize öyle birşey aşılmış durumda ki sürekli çalışmalısın, sürekli meşgul olmalısın ama düşünmek ya da kendini bulmak için resim yapma, yazı yazma çabaların çalışmakdan daha öncelikli olamaz olduğu zaman rahatsızlık duyarsın, kaygılanırsın. Düşünmek ve kendini bulma çabaları için yapılanlar sistem taradından üçüncü, dördüncü önceliklerimiz olmuştur. Öyle bir hal aldık ki düşünmeyi bile unuttuk. Düşünmek israf, para getirmeyen yazmak israf, para getirmeyen herşey hobi olmuş ve zaten hobilerimize işden zaman hiç ya da pek az kalmış.

Düşünmeyen insan, insan mıdır? Ama tabii kim düşünme diyor ki bize bu zaten bizim kendi tercihimiz değil mi? İşte tam da burada en büyük tehlike bize empoze edilmiş birşeyi kendi hür irademizmiş gibi seçtiğimizi zannetmemizdir. Kendi seçimimizmiş gibi algıladığımız aslında bu sistemin kurgusu içinde ve tek amacının biz insanları yönetmek olan, bunun için bizi modern köleler haline getiren, koca bir yalanın içinde olmamız ve bunun için en önemli özelliğimiz olan düşünmeye zaman ayıramayışımız da başka bir acı.