31 Mayıs 2009 Pazar

Sevgi...

Sevgi bir kelimedir, aşk gibi...

Önemli olan kelimenin çağrıştırdığı bağlantıdır. Göze alınan şey bu bağlantı ile olur. Bu bağlantının gücü ve devamlılığı bize olduğu kadar, çevreye ve zamana da bağlıdır.

Vatan da bir kelimedir ve onun da çağrıştırdığı bir bağlantı vardır. Ama bu kelime sevgi ve aşk kelimelerinden daha farklıdır, para gibi, güç gibi, ahlak gibi...

Sınırların kalktığı bir dünyada vatanın çağrıştırdığı bağlantı ne kadar güçlü olacaktır ya da açlıktan ölüm mücadelesi veren insan için ahlak nasıl bir bağlantı çağrıştıracaktır?

Kelimeler kavramları ile bize öğretilirler bu nedenle toplumlar arası kavramların çağrıştırdığı bağlantı da farklılık gösterecektir.

Bunu bilerek karşılıklı anlayış ile yaşarsak hiç için kimseyi kırmamış olucaz.




26 Mayıs 2009 Salı

Düğüm Cambazı

Çözülmemiş düğümün bir ucu bende,
biri ucu sende.
Sabah akşam çekiştiriyoruz,
Bir türlü bırakamadık.
Böyle karışıkta olmadı ama.

Çözmek istedik, daha çok karıştırdık,
Sevgi çözer dedik, çözülmedi...
Bir ucu sensin biliyorum, yeter dedik, yetmedi...
Ne başka bir ip tutabildik, ne de bu ipi bırakabildik.

Aşkım çözmek bu düğümü sonumuz olacak,
İki cambaz aynı ipe çıkacak,
Ya sen düşeceksin ya ben.
Elde ne ip kalacak, ne sen, ne ben...

Yokum, göçtüm, gidiyorum artık...

Ben yokum artık.
Bırakıyorum onları, şunları bunları,
Aramaktan vazgeçtim,
Bir bitki olmak istiyorum,
Bilgisiz ve sorumsuz.

Ben göçtüm artık,
Bırakıyorum oraları, şuraları, buraları,
Yorulmadım ama anlamsız artık,
Sonu gelmez sonların,
Bir ışık olmak istiyorum,
Hızlı ve gözükmez.

Ben gidiyorum artık,
Kuşlar gibi mecburen değil,
Bilerek ve isteyerek,
Susuzluğun bitmeyeceği anlarda,
Su olmak için,
Tatlı ve tükenmez.

Nafile kaçışlar,
Kendini anlama çabaları,
Farkındalıklar,
Uykusuz geceler,
Anlamsız akşamlar,
Zamansız aşklar,
Sevgisiz insanlar,
Yokum, göçtüm, gidiyorum artık...



Ve Susan Boyle devam ediyor


Ve Susan Boyle devam ediyor... Çok kısa bir süre önce ona gülen herkes onu izliyor...




https://www.dtunnel.com/index.php/1010110A/f6d48fca43705451e33db857026c010a2d178f8bf54bcdbfbca00c55c0b6fc178e26d66c60a5d1ad74d3032cdb70af9fb4a384b939536d9a5cc3314d0e336517592

19 Mayıs 2009 Salı

Özledim...

Şimdi anlıyorum, bazen kelimelerin ne kadar kifayetsiz, konuşmanın, anlatmaya çalışmanın boş olduğunu, duyguları aktarmayı, puslu bir akşamı ya da az bulutlu kapalı dolunaylı bir geceyi anlatmanın zorluğunu. Dans etmeyi kağıdın üstünde, ritimle coşturmayı ve ağlatmayı kalemi sayfaları dalgalandırmadan.

Gece küçük bir öpücüğü gemiye bindirip, o salınışı, batıp çıkan karayı ve mehtabı anlatmayı, bitmeyen veya bitmesini hiç istemediğimiz gecelerde saydığımız yıldızları tekrar tekrar farkında olmadan saymayı, bir çiçeğin açışını, güneşin doğuşunu, yağmurun altında ıslanmadan, su birikintilerini önemsemeden sarmaş dolaş yürümeyi, içimde hissettiğim ışığı dışarıya vermeyi, kaygısız ve beklentisiz bunu hissettirebilmeyi, dokunduğumda canlanan bir kalem gibi, bir kutu boyayı döküp sadece bu izlerin kalması gibi, gözlerimi kapattığımda seni koklamak gibi, sonu olmayan cümleler, paragraflar gibi seni özledim...

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Bitmeyen Işık

Bir ışık var içimde sönmemecesine parlıyor kararan her gecede,
Bir ışık var içimde tükenmemecesine yol gösteriyor önümde,
Bir ışık var içimde hiç bitmemecesine umutlandırıyor beni yine her gece.

15 Mayıs 2009 Cuma

Bizi Aşk Kurtaracak

Sevgilim senle ben sevgiden çok ayrı şeyler anlıyoruz 

sen güce bense aşka aşığız bu yüzden anlaşamıyoruz 

içimde koskocaman bir yer sana da başkalarına da yeter 

bu yürek aşkla ölür bin defa bin defa doğar aşkla yeniden 

gelir geçer ne sevdalar değişir her şey, değişir insan 

seneler sonra utanır herkes bu boş, anlamsız, küçük oyunlardan 

ateşle oynama, ateşle oynama sonunda ellerin, dillerin yanacak 

dilersen gel beni bir kere daha vur vurduğun yerlerde güller açacak sevgilim anlamsız bu savaş savaşlardan daha güçlüdür aşk 

bitecek kavgalar, bitecek bu hayat sevgilim bizi aşk kurtaracak. 

S.Aksu

Bir saat ne kadar?

Zamanı tutamıyorum, birileri saatimi hızlı çeviriyor, oturduğum koltuğu altımdan alıyor. Ben yürümüyorum yolları çekiyorlar altımdan. Güneş ayı, ay güneşi kovalıyor. Dalgalar daha hızlı dövüyor sahillerimi. Bir kendine çekiyor, bir sahile atıyor. Koşmalı mı, uçmalı mı bilinmez ancak bir şekilde yakalamalı geçen zamanı. Pazartesi sandım, salıymış derken bir baktım cumaya girmişim.

Akarsudan aşağıya yuvarlanmak bazen zevk veriyor insana, hele o durgun sularda sallanırken. Gülüyorsun çılgın sularda sana çarpan kayalara, seni kah yoran, yıpratan, kah güçlendiren, kamçılayan. Hep aynı; bir süt liman, bir canavar, hiçbirinden kopamıyoruz.

Bu da gelir, bu da geçer...


Kurduğumuz bir dünyada,
kurduklarımızla mutlu oluyor,
kurduklarımızla mutsuz,
kendi koyduğumuz duvarlarla;
özgürlük savaşçıları kesiliyor,
dikte edilenler için ölüyor, öldürüyoruz
oysa ki insan için kim söyledi
doğru olanı?
Sevdiğimiz renk bizim mi?
Yakıştırdığımız saç modeli,
biz biz miyiz?
Akıntıda durup, durduğun yeri
anlamaya mı çalışmalı?
Amaç nedenini mi bulmak,
yoksa bir neden olmak için mi uğraşmak?
Düşünsene gelmişsin otuz beşine,
ne ileri ne geri, ne olmuş?
Ne oldu o kadar ağladığın?
Paralı günler, parasız günler,
kızla el ele,
yalnızlıkla el ele,
ha denizde, ha işte,
kafandaki dikişler canını mı yakıyor,
ayrıldığın sevgilini mi düşünüyorsun?
Ne oldu şimdi?
Sence otuz beş yaşın kendi içindeki
ihtişamını kırk üçün umursayacak mı?
Aynı otuz beşin, yirmi beşi umursadığı gibi.
O yüzden değil mi gelip, geçişleri,
Onların, yirmilerin, otuzların, kırkların...
Anlamlı mı, ne olacak?
Onu mutlu et, bunu mutlu et
ya da bencil ol.
Şimdiden başka, aldığın ... şu nefesten
başka ne var!
Yanına koymasan gururunu, egonu,
şuyunu buyunu ne var elinde?
Bunlarla mı varsın, bunlarsız var mısın?
Bunlar ne ki hiçten başka...

12 Mayıs 2009 Salı

Küçük ama aslında büyük….

Küçük küçücük bir yer Tatvan… Yetmiş bin nüfusu, dağları ve gölleri ile… Niye bu kadar mutlu ve üzgünüm… Mutluyum çünkü her saçmalıktan bir olumlu yön bulmaya çalışıyorum, üzgünüm çünkü olumlu yönümden bile saklayamayacağım saçmalıklar var. Şu küçük dediğim yer var ya Tatvan, öyle büyük ki, M.Ö. 2300 lerden beri insanlar burayı seçmiş, ilim merkezleri mi olmamış, toplanma yerleri, geçiş yerleri mi olmamış. İnsanlar sözüm ona bize göre ilkel medeniyetler yani bizim dışımızda herkes öyle güzel kıymetini bilmiş ki Tatvan’ın, üzülürken acıyorum da bu kez; Nemrut dağının ihtişamı ile bulutların o koca göle aksini izlerken, temiz dağ havasını ciğerlerime çekiyorum ve diyorum ki 2009 da şu ilçenin haline bakın. Ne tesis var, ne altyapı, ne ulaşım doğru düzgün… Biz bu toprakları hak etmiyoruz… Güzellikler bize haram…

 

Sevmek seni üzülmemecesine,

Anlamak seni kızmamacasına,

Düşünmek seni bıkmamacasına,

Özlemek seni gelmeyecekmişcesine,

Hissetmek seni içimdeymişcesine,

Beklemek seni……… sadece beklemek…

1 Mayıs 2009 Cuma

Herkes Değerlidir...


Herkes bir yıldızdır....

Aşağıda linki olan görüntüyü izlediğimde çok üzüldüm.
http://www.youtube.com/watch?v=9lp0IWv8QZY&feature=related

Bir insan sahneye çıkıyor ve herkes, ekran başında ben de küçümsüyorum, tuhaf geliyor sadece tipi ve davranışları yüzünden... Ve o öyle bir tokat atıyor ki hepimizin yüzüne 5 sn içinde ona olan tüm düşüncelerimizi değiştiriyor. Ve ben üzülüyorum.... Acıyorum halimize... İnsan olduğu için birini sevemediğimize üzülüyorum, insan olmasına rağmen küçümsememize üzülüyorum.

Öyle güzel yargılıyor,
Öyle güzel o küçük dünyamızda etiketliyor,
Ve öyle kolay küçümsüyor,
Öyle acımasızca yokmuş gibi davranıyoruz ki birbirimize,
Oysa herkes değerlidir, herkes bir yıldızdır, herkesin içinde kendi bile farkında olmasa ışıldayan bir ruh, yetenek vardır...

Yeteneklerimizi düzenin getirdiği, ekonomik kaygılar, baskılar, duvarlar ve bir sürü saçmalıklardan dolayı, başkasına da kendimize de vermediğimiz şanslardan dolayı fark edemediğimiz yıllar, ömürler yaşıyoruz...

Biz bu zamanın insanları buna kocaman bir DUR demek zorundayız. Buna dur demezsek geriye dönüp baktığımızda kırdığımız kalpler, hor gördüğümüz adamlar, kadınlar, konuşmadığımız arkadaşlar, sevgililer, akrabalar, insanlar, dakikalar, anlar için kahır olacağız. 

Zaten bu bilincimizde bile ne kadar küçülmüyor mu dünün nedenleri ama dur dediğimiz zaman, zaman geçtiği için değil doğru zamanda o anda bunun küçüklüğünü gördüğümüz ve buna uygun davrandığımız zaman, insan olduğumuzu bildiğimiz için aynı hatayı yapmayacağız.

Buna dur diyelim, kimsenin suçu değil, şimdi kötü dediğimiz yarın değişebilecek doğrular. 

Onun suçu değil, çalmak, öldürmek, yalan söylemek,
Onun cahilliği değil, eğitimsiz bir aileden gelmek,
Onun hatası değil, zengin bir dünyada fakir bir insan olmak,
Onun bilgisizliği değil, zengin bir dünya, fakir bir insan olmayacağı,
Onun yalanı değil, şunları yapmazsa yanacağı,
Onun suçu değil, töre için, toprağını savunmak için, intikam için birini öldürmek,
Onun zayıflığı değil, intikam duymak, güçlü olmayı istemek,

İtmeyelim hiç kimseyi bir köşeye, herkes bir yıldız, herkes değerlidir...